Hayır-hayır, artık biliyorum,
gençliğin bittiğini biliyorum.
Şimdi sadece hatırlayabiliyorum. Hatırlıyorum, gençken kendimi mutlu hissetmediğimi. Aksine, herşeyin zor olduğunu, kimsenin beni anlamadığını, kimsenin beni duymadığını düşünüyordum ama artık mutluluğun orda ve o zaman olduğunu biliyorum. O zaman hiçbirşey bilmiyordum. O zaman herşeyi nasılda istiyordum! O zaman birşeyi nasılda bekliyordum! Beni çağırdıklarını sanıyordum...
Şafakta sesler beni çağırıyor!
Şafakta sesler beni çağırıyor!
O zaman neyi bekliyordum? Şaşırtıcı bir kaderi, eşsiz bir hayatı bekliyordum. En kısa sürede herşeyi hissetmeyi, tatmayı nasılda istiyordum. O zamanlarda sokakta yürürken vitrinlerde yansımamı görüp sevileceğime, beklenildiğime emindim. Ayrıca sabaha kadar tatlı düşüncelere dalıp huzursuzlukla hissedebiliyordum, hemen hemen bu sabah, yakında... yakında...
Ve o zaman, geçliğimde, hala uyuyan şehirde, sabahleyin eve dönerken derenin üstünde olan sabah sisine bakarken, hep öyle sanıyordum, daha doğrusu emindim beni çağırdıklarına, kesinlikle beni... kesinlikle beni...