-
چرا؟ چرا؟ (Nədən? Nədən?)
Featuring artist: Alireza Ghorbani4 translationsEnglish+3 more
چرا؟ چرا؟ (Nədən? Nədən?) lyrics
Thanks! ❤ | ||
thanked 7 times |
1. | چرا؟ چرا؟ (Nədən? Nədən?) (Chera? Chera? (Nədən? Nədən?)) |
2. | Xatirədir |
3. | Sarı Gəlin |
1. | Rumi [A-F] |
The original lyrics obviously belongs to Rumi but I don't have information about Azeri translator. If anyone knows, please let me know.
The translator of the Azerbaijani parts is صالح سجادی (Saleh Sajjadi). He is a published Iranian Azeri writer.
https://www.aparat.com/v/mxXLr
https://www.ibna.ir/vdcb9sb8frhbs8p.uiur.html
http://honar.tabriz.ir/News/3155/
Added, thank you
Thanks for posting this translation by Abdülbâki Gölpınarlı, a distinguished literary figure.
Unfortunately, it seems that he has based his translations on some inauthentic version.
As far as I know the most authoritative critical edition of Divan-e Shams has been published by Badiozzaman Forouzanfar, University of Tehran Press (1957).
In fact, using Dîvân-ı Kebîr, İş Bankası Kültür Yayınları, 2008 I could see the first Persian couplet of his version (alas, only the first Persian couplets have been provided):
Ey begirifte ez vefâ gûş-ı gerân çerâ çerâ
Ber men-i heste kerdeî rûy gerân çerâ çerâ
In his version گوش گران (gûş-ı gerân, tin ear) has been recorded, while according to Forouzanfar, it's گوشه کران.
Duplicating a word as a rhyme (gerân), a sign of bad poetry, is far from a master poet such as Rumi. Also as a native speaker of Persian, I find گوشه کران more beautiful, interesting, and sentimental, completely appropriate for a ghazal. I can't say so about گوش گران. By the way, I have explained the meaning of these expressions (گوشه گرفتن and کران گرفتن) in my English translation in the first footnote:
https://lyricstranslate.com/en/chera-chera-ndn-ndn-why-why.html
Another obvious difference is قهر (kahır) and مهر (mihr). Interestingly, both Gölpınarlı and Forouzanfar believe that the second مهر is indeed mohr (seal, mühür), rather than mehr (affection, sevgi), contrary to what both singers say in this work.
I also guess there is a difference in versions when it comes to the couplet containing مشتری (müşteri). He has obviously regarded that as customer rather than Jupiter, a symbol of good fortune in astrology and Persian mysticism. I would very much like to know how Gölpınarlı came up with the following:
İncin, kuyumcuda müşteriden ödülü aldı;
The word ödül seems mysterious to me. And I can't see any traces of سبق (səbəq, sebek) in this Turkish sentence. That's why I guess there is a difference in versions here too. Furthermore, incin (your pearl) is a translation of گوهر تو rather than گوهر نو (new jewel, yeni inci).
Gölpınarlı's understanding in this regard may be correct; I don't claim it's wrong. Particularly since I have difficulty making sense of the Persian couplet too. If anyone knows the original Persian couplet that Gölpınarlı has used as the source of his translation, I would very much like to see that.
Ayrıntılı açıklamalarınız ve bilgiler için çok teşekkürler.
Öncelikle belirtmek gerekir ki Gölpınarlı'nın çalışması bir metin-kritik (ör. büyük Türkolog Reşit Rahmeti Arat'ın Kutadgu Bilig için hazırladığı gibi tüm nüshaları karşılaştıran ve farkları tespit eden akademik bir çalışma) değil, ayrıca bir tefsir (commentary), yani açıklamalı, yorumlu bir eser de değil. Eğer; edebi sanatlar, çoklu anlamlar, tasavvufi terimler vb. açıklansaydı her bir beyit en az bir sayfa alırdı ve basılamayacak kadar geniş bir eser ortaya çıkardı. Celaleddin Rumi’nin (Rûmî > Eski Doğu Roma'da, yani Bizans topraklarında, yani Anadolu'da yaşayan) tüm yetişkin hayatını Anadolu’da yaşadığı ve tüm eserlerini burada verdiği ve onun şifahen söylediği eserlerin öğrencileri tarafından burada kayda geçirildiği düşünülürse en eski ve otantik nüshaların Türkiye’de olması beklenir, nitekim 13. yüzyıl sonlarından kalma nüshalar müzelerimizde bulunuyor ama bazı eski nüshaların (başka sayısız tarihi değerli eser gibi) dış ülkelere götürüldüğünü biliyoruz. Evet, Türkçe kaynaklarda da Fürûzanfer'in metin-kritik çalışmasının en güvenilir çalışma olduğu belirtiliyor: islamansiklopedisi.org.tr/divan-i-kebir
gevher ya da güher inci anlamında da kullanılır (lugatim.com ilgili madde). Jüpiter elbette mücevherler içinde en çok inciye benzer. Gölpınarlı'nın çevirisinde müşterinin alıcı anlamında da kullanıldığı açık, fakat unutmayalım ki divan edebiyatında sözcüklerin çok anlamlı kullanılmaları esastır. Nesirde çok anlamlılık, anlam belirsizliği (ambigiuty) ne kadar istenmeyen bir şeyse şiirde, özellikle divan şiirinde o kadar istenen bir şeydir. Gölpınarlı'nın Müşteri'nin Jüpiter anlamını bilmemesi mümkün değil, bu sıradan bir Türkoloji öğrencisinin bilebileceği bir sözcük, kaldı ki Gölpınarlı Osmanlı zamanında doğmuştu, ayrıca eserinde farklı yerlerde Jüpiter anlamını kullanmış. Azerice çeviride tek anlam Jüpiter olacak şekilde çevrilmiş, Gölpınarlı'nın çevirisi ise iki anlama da gelebilecek şekilde. Dolayısıyla bu beyitte Jüpiter anlamı olmadığını düşünmüş de olabilir, iki anlama da gelecek şekilde çevirmiş de.
Sizin de yazdığınız gibi nev (yeni) ile to (sen) arasındaki fark tek bir noktadan ibaret. Nüshaların 13. yüzyıldan kaldığını düşünürsek bir nokta farkı çok anlaşılabilir. Anlama gelince sen anlamı bana daha anlamlı görünüyor.
Sonuç olarak beyti şöyle anlıyorum:
İncin, birincilik (ödülünü) Jüpiter'in elinden aldı yani senin incinden önce Jüpiter en büyük, en değerli inci yarışmasında birinciydi, sen bu birinciliği onun elinden aldın (veya -ikinci anlam olarak- müşteriden (alıcıdan) birincilik [ödülü] aldın) ama sen bununla da yetinmiyorsun ve canı da cihanı da (her şeyi) almak istiyorsun.
Gölpınarlı ve Fürûzanfer'in ikinci sözcüğü mihr (sevgi) değil mühür olarak anlamaları bana ilginç gelmiyor, çünkü "senin sevginin izi yoktur" pek anlamlı bir ifade değil, normalde iz ile anlam bağlantısı olan şey mühürdür. Senin mührünün izi yoktur bence daha sanatlı bir ifade (sen izi görünmeyen bir mühür vurursun), ayrıca iki kez mihr sözcüğünün tekrarlanması güzel olmaz. kahr yerine mihr olması (aynı ünsüz harfli iki sözcüğün mihr-mühür tekrarlanması) ise ses sanatları açısından -naçizane- bana daha anlamlı görünüyor. Dolayısıyla bence birincinin sevgi, ikincinin mühür olması daha olası.
Bilgim yeterli olmadığı için gûş-ı gerân ile ilgili yorum yapamayacağım ama Mevlana'nın şiirlerini günümüz Farsçası veya klasik Farsça ile söylemediğini, 13. yy Afgan Farsçası (Dari) ile söylediğini hatırlatmak isterim. Dolayısıyla belki onların kulaklarına başka ifadeler daha hoş geliyordu.
Rauf & Faik Pop, R&B/Soul | |
JONY Hip-Hop/Rap | |
Emin Pop | |
Naz Dej Dance, Pop | |
Sara Gadimova Classical, Opera, | |
Muslim Magomayev Opera, Poetry, Pop | |
Seyyid Taleh Boradigahi Religious |
These lyrics were added by Ali Ghahramanzadeh under the video
30 September 2021 - Konya, Turkey
Poem : Molana Jalaledin ( Mevlana - Rumi )
Azeri translation: Saleh Sajjadi
Azerbaijan Singer : Alim Qasimov
Iranian Singer : Alireza Ghorbani
Musicians
Hesam Naseri : Moshtagh & Composer
Rauf Islamov : Kamanche
Saman Samimi : Kamanche
Milad Mohammadi : Tar
Pouya Saraei : Santour
Dara Daraee : Bass Guitar
Zakariya Yousefi : Saf & Bendir
Shayan Riyahi : Percussion
Mevlânâ'nın tüm şiirleri, bazıları birçok kez, Türkçeye çevrilmiştir. Bu gazelin de yer aldığı Divan-ı Şems ya da Divan-ı Kebir Abdülbâki Gölpınarlı tarafından 7 cilt olarak çevrilmiş, Kültür Bakanlığı tarafından basılmıştı.
Gölpınarlı'nın çevirisi:
VI
A vefâya kulak asmayan, neden böyle yapıyorsun, neden? Bu yorguna yüzünü asmışsın; neden, neden?
Her solukta, senin yerin-yurdun olan, senin vefâ tezgâhın kesilen gönlümü mızrakla yaralıyorsun; neden neden?
İncin, kuyumcuda müşteriden ödülü aldı; canı da götürüp gidiyorsun, cihânı da; canı da, cihânı da; fakat neden, neden?
Hızır'ın kaynağısın, Kevsersin, Ab-ı hayattan da güzelsin; senin ayrılık ateşinle ağzı-dudağı, dili-damağı kupkuru olan benim ancak; neden neden?
Senin kahrın can gibi gizlidir, mührünün izi yoktur; fakat gönlümde senin için bu izler neden, neden?
Dedi ki: cana can benim, canı görmeyi umma; fakat yüzün, canın şeklini gösteriyor; neden, neden?
1080. A başlı başına ışık olan, yıldızlar bile seni görüp utanıyorlar kendilerinden. Peki, böyleyken gene de şüphe bulutuyla örtülüp gönülde iki yüzlülüğün peydahlanması neden, neden?
Mevlânâ Celâleddin Divan-ı Kebir VII. cilt Hazırlayan Abdülbâki Gölpınarlı s.80 Kültür Bakanlığı Yayınları (1992 basımı)
Bu versiyonun bir çevirisi:
https://sardunyalar.com/2022/08/23/neden-neden/